Bir ağlak kalemle köpürdü kanlarım
kazanın dibine kim tabak batırır şimdi?
Habisalarımı astım korkmayın
damarlarımda melun bir hücre bulutu
Kirleterek uysal doğamı yerden göğe,
Yüreğimden açılan koyu bir dehlize girer.
Dehliz ki uzanır bilmediğim derin yuvalarıma:
pis kanlarımdan bir bulut,
yuvasında anne ölümü karanlığı.
Kavgamı astım korkmayın
Bugün sade haşin-soluklu-bir-sorrow söz konusu.
İncelik saatleri bunlar incelik
Ve bir kar yükünün altında ezilmişliği ruhumun
Şu naif burukluğun, elleri bağlı hüznün,
Sonsuz çalkalanan kamçı vurgusudur
Yaşamın katlanılabilir ağırlığında henüz.
Yönsüz bir acı denildi ya derinlerde çığıran,
İçimde dönüp duran acı yankıların dili sözsüz,
Günsüz Şair’in ölümü gibi varlığı henüz baş gösterir gözlerimde.
Elbet ‘zuhur ederdi’ padişah olaydım.
Bir ağaçtım ben hatırla
tohumunun usunda hüzün çekirdeği
Suyu beslemiş, elini tutan büyütmüş
gözyaşları fidesini kesmiş de gür çıkmış
Atalarından gelmiş, tanrısından da derinmiş hüznü
Ve düşmez kalkmaz bir Yalnızlık
Boynum kopacakken kaldırdım başımı
Dikenlerimi astım korkmayın
Bu ağlamın konusu kökümde kararan hüzündür sade.
Netice
Sevdiklerim bana bakarak ağladı
Kuşum vardı bana bakarken öldü
İnsanlar acımasızdı bana baktıklarında
Kendime baktım gözler hüznün yankısıydı
Gözlerimi gördü sevdiğim kadın
bana bakarak ağladı.