Gecenin bataklığını yuva edinmiş paspal çukurunda düzüşen saklı sır. Ruhunu tavaf etmeye  geç kalan sessiz orgazm kabuğunda mayışık sıcak sıvı taşıması. Keskin bir düşünce tıkırtısıyla, sarsılan gözbebekler. Yıllardır tanınmayan kadınların göbek bağlarını yırtan, makası bileyen, yoz vahşetleriyle kemiren kalabalık. Kim görmüşse taze cesetleri, taze titreyen penis menisi yumurtalığa çarpması sonucu doğan sahipsiz çocuk. Her gün kanın tazeliyle kirlenen; Dilsiz kan! Gürültülü kan! Huzursuz kan ! Çıplak labirent masa üzeri, zarar antlaşmasına ceninler dart. Rossini portresinde piyano sesinin damlanması, daraltıcı dargın acı. Gizlenen, eski çerçeve çivisi düşerken; tedirgin iç yanması. Yaşamak yanması, asi kelimelere çarpan cılız yutkunma karışıklığı olmuştur. Neyse ki, alışılmış toy reaksiyon. Komik düşüncelerin oluşum sürecindeki ciddiyetlik eylemsizliğim, gerçekten berbat bir komiklikti. Geçenlerde, çocukluk yüzüme denk geldim en çok boynumu hırpaladım bakterili parmaklarımla. Annem beni düşürdü, yüzüme mor dikenler ekti. Babam, kulaklarımı Van Gogh’a kurban etti. Karanlığımın içine süt damlandıran bir kadına yansıdım, soydum soydum onun derisini yüzdüm, bilek damarlarına saklandım. Gökyüzü şimdi bana daha alçak ve daha bohem ve daha koruyucu. Haydut Sancho Panza’yla, Don Kişot’u öldürme teorileri kuruyorduk; fantazya güzelliğimi cımbızlarken. Gizem dolu, talan evlerde işkence prova dansların fiyakalı merak belirtisi. Şakaklarımdaki hırıltılı korkuyla, titrek dolu bir silah devrilmesiyle uyandım. Çığlık katliamları ürüyordu ağzımda. Serseri, eski püskü kumaşa sarmıştım bozuk bir çalgıyı. Rutubet kokan evde seviş mayhoşluğumla. Uyurken, ölü bedenimiz acısa da; yarın için yeni yol öyküleri doğurt kulaklarıma. Boynuna yuva edinmiş kış kuşları da olsun içinde.

Ferit Değer