bir gün bir kadın girecek gece sızmış bahçene
ve sana şarkılar şiirler hediye edecek
dudakları tenine değecek, sıcaklığını hissedeceksin
çokça beyaz saracak etrafını
sıcak akan teninle mahvolan beni görmeyeceksin
gelecekten bahsediyorum
ölüşümden değil öleceğimden
zaten mahım biliyorsun
sana kırmızılar hediye edişimi susuyorum
çünkü ölüşlerimi bana hak ediş olarak sunuyorsun
seni hala seviyorum
utanmak değil elbet
sana vermişken tüm renkleri
beyazı, kahveyi, siyahı ve maviyi
seni unutmuş bir aşktan hallice bir sevgi
usulca saçlarının arasında dolanan o baharları anımsa
tüm o baharlar
ve ayaklarınla savurduğun kışlar ağıt sana
rüyalarımda hayal ettiğim gibi öpüyorum seni
ellerim sıcak teninde usulca geziniyor
cam bir vazoyu ait olduğu yere taşırmış gibi
bir misafirden hallice
arzusu seni hissetmeye olan ellerimle
beyaz olmayı geçiriyorum zihnimin köşelerinden
bulanıklıkları görüyorsun
hepsi seni çağırıyor
bir bahçe inşaa ediyorum aşktan ve sevgiden
ve bahçesine biraz gül ekiyorum
beyazı seversin biliyorum
dudaklarım seni öpmeye değil
dudaklarım seni özlemeye konuşuyor
uzun zamandır senden, onlardan ve biraz daha senden
gizlediğim gözyaşlarım
sıcak gecenin bağrında soyunuyor
sıcaklıklar örten üstümüzdeki hüznü diyorum
yalan söylüyormuşum
sıcaklıkları bile mağlup ediyorsun
sıcak gecelerim artık hüzüne mağlup
ve güllerim kurumuş çekmecelerimde
özlemek bu seni
ölüşümü bile bile
kalbimden akan şehveti görmek
kirpiklerinden bir gün dökülmeyi dileyerek
ve uyanmak
uyanmak mahvolmuş bedenimle
sarıldığım yorganların yetersizliğiyle
ölü başlamak günlere
ölü başlıklar atmak kendime
ve seni sevmeye
bu yüzden seni seviyorum
demek istediğim gibi olmadı
şu anki ölüşümü şahlandırmak olabilir sandım
ellerindeki o zehirli güç
seni seviyorum ve bir minik ayrılık ağacı
eski bir bankta
o bankı hiç sevmem
seni sevmemeye başladığımdan bile fazla
öleceklerimi yazmaya
bir ant içmeye tanrıya
tanrı ya da isayla
sevişsem bedeli daha hafif olurdu seni sevmekten
meryem olurdum belki
ve sen tanrıya verdiğim sözlere şahit oldun
kalbimde biriktirdiğim gözyaşlarıma
ve çizdiğim satır altlarına karıştın
sanırım yeni günün merhametsizliğinden gelse gerek bu
ben yine denizi izledim
saçlarımı uzattım gün boyu
kumlar dizlerimi kalbimi ele geçiren sevgi gibi
usulca sıcaklıklarıyla çiğnedi geçti
asaf’ın bir şiirini 56.’ya okudum bugün
önceki her seferi severek okumuştum seni
56. kalbimden bir şeyler çaldı
55. bu kadar acıtmamıştı
54.’nünde değeri yoktu 53.’den fazla
56. sanırım çaldı seni
içimden ve gizimden
kucağımda büyüttüğüm bu minik sevginin artık olmayışınaydı oyunu
telefonum birkaç kere çaldı
dolu tramvaylar dolandı ayak uçlarıma
yazı saçımdan söküp atmaya uğraştım
ama elli altı bir kir gibi
çaresizliğim gibi bulaştı dizlerime
evi sevmeyi denedim
ve yine unutmayı seni
elli altıyı duymamayı denediğim gibi
hala duyuyorum