Tren garında tenimin parçalarını topladım.
Gece yarısı treni sana yeni yükler getiriyordu.
Biliyorum göğsünün üzerinde camdan kuleler var.
Yıkıldı yıkılacak insanlık.
Dünyanın ve tank paletlerinin altında kalacağız.
Ölmek kimin umurunda, öldürmenin peşinde insan.
Öldük öleceğiz, biliyorsun.
Rabbin sözü bu, sarhoşlar bile tasdik etti.
Sarhoşların şarkılarını duyuyorsun.
Senin beyaz tenin hâlâ beyaz ve
Hâlâ eski müzik kokuyor mektupların.
Sesi eskimiş, yıpranmış bir adamın peşinden gelmez insanlar.
Üstelik benim de ağzımdan kan sızıyor uzun zamandır.
Ve mısralar seninle aramızda esir.
Mümkün değil gibi kaçıp kurtulmak.
Kaçışımız gece yarısı trenine muhtaç çünkü.
Biliyorum, her zaman rötar yapar trenler ve yaşamak.
Sana bir isim vermeliydim ilk gün.
Oysa ne Havva olacak kadar tekilsin sen
Ne de alelade bir isimi hak edecek kadar çoğul.
Adını unuttuğumdan değil ama
Derimi değiştirmek istiyorum.
Ki, böyle bakmasın bana ölülerin gözleri.
Uzun soluklu şiirler yazmak yerine kısa soluklu bir sevişmek düşlüyorum.
Çan sesi, müezzin sesi değil bu duydukların, sakın böyle düşünme.
Gece yarısı treni geliyor ben raylardan düşüyorum.
Birkaç ölümü sığdırabilirim bu şiire.
Sana birkaç farklı hayat getirebilirim.
İstiyor musun?