Acının göğüslendiği gibi
Damarlarım da kazınıyor gerçeğe
Bu mevsim değil ki insanı insan kılan
Bedeni iklim olsun ıstırabına.
Okyanusta özüm çalkalanıyor ve duyusu
Nabzımdan dalgalanıyor planktonlara kadar
Çelik yetiştiriyor deriyi
Yaşamamayı tatmasın çocuk
Ölmesin hatıra diye.
Unuttukça içi çalkalanır iyotlu yarınımın
Çekilir kaderin gölgesi üstünden
Taş üstündeki herkes yaşasın geleceği diye.
Az bir insan var hissini evinde yaşayan
Yabancı yerleri mesken tutmuş gibi duygular
Herkes çok nadirdir bildiği şekilde ağlar
Bilmediklerini akıtır gösteriye ve perde.
Sağlık ocağında yaraların yuvalanışı
Kış aylarında bitiyor tüm ince hastalar
Şehrin bütünlüğünü yokuş aşağı taşınması.
Şans her daireyi soyup boğazlarda çeviriyor
Kaderin bilekte taşındığı gibi
Ağırlığınca toplum kalabalıklaşıyor içte
Geriye dönüş değil ki
Birey kendi pahasını taşısın yükte.
Bembeyaz bir gürültü tombala çekiyor
Sürekli kuruyor kendini zaman
Bizim vaktimizi çalıyor uykumuza
Tabii kılıyor yabancılar bizi kendilerine
Bembeyaz bir gürültüde
Tekliğine varamıyor gündüz
Donuk gösterinin uzağından içine çekildik
Bembeyaz bir gürültüde
Kulaklarımız sessizliğe çökmek zorunda artık
Kendini dizmek zorunda tesbihe
Ki insanlar sayılıp gerçek kılınsın düşe.