bu allah’ın belası şehre
tıkışıp kalmış insanlardan oldum çıktım
iğrençliğimin yansıması mıydı
yoksa kabul ettiğim miydi
bilemedim
toksikliğini
her alahın gününü
sekiz beş mesai ile geçirenlerden alan
kasvetini içime akıtmış
bir şehirden ibaret
yaşadıklarım
yok olmuş hayal dünyamın
içine girme çabalarımsın bazen
grisiyle kolumdan tutup çekmeye çalışan
bir yeraltı canavarı bazen de
şehrin zehrini saldım içime
gezip oynasın biraz diye izin verdim
her çocuğun hakkıdır sonuçta
biraz yaramazlık biraz haylazlık
oyunsuz olur mu sevdalar
iksirime biraz senden
biraz da benden kattım
ortaya bombok bir şey çıktı çıkmasına
da
coştu damarlarım, kök saldılar birdenbire
hep bu anı beklermişcesine
bir haykırmalar, bir cilveler
dedim birden ne bu tantana kardeşim
görmemiş gibi davranmasan mı acaba
hani rezil oluyoruz bak insanlara
laf ederler söz ederler sonra
hiç gerek yok bunlara
otur oturduğun yerde
zorlama işte kalbimi
hücrelerimi
ama laf dinler mi
dinlemesin de zaten
ben onun karşıtlığına tav olmuşum
kaçmışım gelmişim buraya
kaç kilometre öteden
ne olduğunu bile bilmeden
belki de sadece bir heyecan ararken
gelmiyor mu aklına o güzel istanbul
dersen eğer
gelir tabi bazı bazı
en çok da anılarla yolculuğa çıktığımda
ansızın belirir düşlerimde
hoşuma gider özlemli zamanlarım
yüceltirim onu duygunun yoğunluğuyla
biz insanlar
ya ayrı kaldığımızda
ya da kaybettiğimizde anlarız
güzelin güzelliğini sonuçta