ömrün kapanına dokunduğundan beri ayağın
bilinmeyene öğüt
bilinenle avun

sosyal topluluğu tanırken bütünleş
her devrin popüler magandalarıyla prestij
medeni bıçakları elinin bir parmağı olurken
etini kesmeli tüm sanatkarlığıyla
statü sanata el verdikçe
acıyı daha usturuplu yazmalı
daha olgun daha sakallı dökmeli kağıda
yaraşır şapkalı kelimelerle
aynı yaşın farklı hayatlarını
görülmeyeni dillendirmenin kibriyle
varaklı saray salonunda
tıklım tıklım
okumalı

içimdeki zifti kusmakla başlar nutuklarım
hanımefendiliği bozan tümcelere dönüşebilir
usturuplu değildir belki
ama
acıyı yazmalıyım yahut acının uyandırdıklarını
kulpu bende olmayan bir kafeste
merdivenin basamağına yıkılan yılgıyı görürsem
kıkırdayan seslerin ardındaki korkuyu
hayvani nezaketin avına yaklaşmasını hissedersem
içimdekilere istirahat verememekten dökülür kağıda

hislerin amatörlüğüne olayın anlatısını tercih ettimse de
başka içerikleri denedimse de
dağarcığımla bir olup yazdımsa da
zordur
elimin yumuşak yerlerine batan bu iğneyi çekmesi
ya da ben öyle zannediyorum
hassas bir kadınımdır belki

işte yaklaştım saf kasvete
gülüşümü susturmalıyım
çünkü tebessümüm heves
toy bir çocuktur
ve istediğim dünya bu
failini buldum meçhul suçlamanın
iftiharlı itirafım
beyaz pamuğa ben leke sürdüm
süt beyaz dişelere bulaşan ruj
erittim ve hepsini üstüne döktüm
ben bahşettim sizlere
katlin süsünü
emek emek kurulan yapıları hep ben sarstım
derine atılan barış süturlarını söken benim
doğuşumla ilerleyen hengamenin nedeniyim
şimdi usturuplu kelimelerin üstünde tepiniyorum
başıbozukluğumu dizginleyin
telkin edin beni

içimdeki bedensiz
ilk farkındalığın kutsal ışığını
bir dizeye layık görürdü
yani tabiatın pembe çağından ayrılmayı
son ıkınma ve neşter kesisi
bu kadar hazinse
tercih ederdi bedeninden sıyrılmayı
bunun ezgisini tuttururdu tek bir solukta
değil miydi her mücadeleye yeni bir şarkı
onun da takılırdı ağzına şiir
kesik adımlarıyla
sözleri bedeninden süzülürdü