Söyleyeceklerim var söylenmişler üzerine söylenecek. Konuşacaklarım var konuşulmuşlar üzerine. Dinleyeceklerim var dinlenmişlerin. Susacaklarım var. Çatısından damla damla damlayacağım dostlukların ve aşkların üzerine. Bir şıpırtı, dinse de yağmur. Bir artçı, sallantıdaki yeryüzünde. Bir tanım, insanlar tanındıkça tanınmaz hale geliyor. Tanımadıklarımızı tanıdıklarımızdan daha çok tanıdık şeklinde mezarlardan bir fısıltı. Bu sese nara olmalı. Ölüm gerçektir aksiyle ispat edilir. Çünkü ölümsüzleştiğimiz kareler köşesiz ve yalandan. Fotoğraf makinesine poz verdikten sonra düşen dudak kenarları. Kukla duygular. Çekiyorum: ipler gergin. Gülümseme. Bırak: yerçekimine mağlup dudak kenarları. Mutluluk bu kadar basit. Klavyede iki nokta, tire, kapa parantez. Burnu bile var. Tende parmaklar gezinsin ve ses eklemeli. İki ten arasındaki şehvetin sesi. Biraz kısalım. Evet şimdi yaklaşıyoruz beş duyuya. Altıncısı ters çevrilmiş kahve fincanlarının tortusunda. Mutluluk: dudak kenarları. Veya hüzün aç parantez. Ah yoğun ve karmaşık hisler. Tiyatro maskeleri peş peşe suratımızda. Tepki değil artık refleks. Atik kameraları sevmemiz bundan. Deklanşöre basınca hemen çekmeli. Çünkü uzun metrajlı rol kesemiyoruz ya da önemsemiyoruz bunları, büyük oynuyoruz insan ömrü kadar. Gecenin karanlığına beyaz çarşafımın altında sırtımı döneceğim. Aynaları seviyorum görüntüm gözlerime tekrar yansımıyorsa eğer. Gece- siyah- karanlık- koyu. Ayna- ışık- parlak- gün. Güneşte kırmızısından moruna kadar her renk bulunurken ben güneşin birer gölge olarak nesnelerin arkasına bıraktığını seviyorum. Doğuş- batış istikametinde uzayan, kısalan, uzayan. Sokak lambalarının çokça kullandığı o malzeme. Kalabalıklar arasında herkesin kendi koyuluğunu ayakaltında dolaştırması. Tanrının insanlar üzerinde gölgelendirme çalışması. Işıktan köşe bucak kaçan gölgeler. Bu meseleye ışık tutmak yersiz bir çaba. İşte biz çirkinler karanlıkta güzeliz. Bir kere göz ucuyla gördüğümüz sonra birden kaybolmuş o kadın kadar. Yaprakların arasında kamufle olmuş böcek kadar. Görülmedikçe güzel. Gündelikle kamufleyiz. Bütün gün sırt ağrımızdan konuşabiliriz. Sorunlarımızdan evde, işte, okuldaki. Sorunlardan yakınmak büyüktür sorunsuz hayat. İnsanlarla kamufleyiz. Başka insanları kendimize perdeleme yapıyoruz. Dilimizde hep bir arkadaş. Tek maçtan yatan kupon, o maçın hakemi ve muhterem annesi. Sarı ve kırmızı futbol maçlarında kart renkleridir ve mühimdirler. Yeşil ise trafikte önem… Dat! Korna. Kapalı bir yerden sokağa adımımı attığımda “Aa akşam olmuş!” demeyi seviyorum artık. Görmedikçe güzel. Olacağını bilsek de oluştan uzak durmalı. Bilsek de görmeden bilsek daha iyi. Yaraya yara bandından bakmak. Kana damardan. Ölüye topraktan. Yaşama sanattan. Biz ve diğer insanlar. Biz ile diğerleri. Ne kalabalığız. Ne çok insan var, ne çok in. Herkes kendi mağarasında taş duvara yansıyan gölgeleri izleyerek.