ayakların kaynar kumlarla dolaşsın

elin yaftamı yazıp eğlensin

varoştan sıyrılmış tüller sanmasın ki

kent ve kır şeridinde sıkışanlar mağrurdur yalnız

keman telleriyle benim ağmalarımız

pek çok göndere çekilebilir hâldedir

ve ayıklık üstümüze saldırmaktadır

madem yazdıkların ve beynim

beraberce dumura uğruyor

seslerimizi yakalım bir kavşakta

fakat ısıtmadan önce şehrin şartellerini

önce serhatlerimiz kalmasın

dursun bütün garp ve şark âlimleri

bizim kucaklaşmamızın çıtırtısı duyulsun

sen bir muharip ben ise berrak bir gök olarak anılayım

anılasın

çünkü benim salyam ve senin gözlerin

yani biz ve bizim medcezirimiz yeter

yeter ebemkuşaklarını yaratmaya

çarşının dışarısında bir sokak bomboş

kaypak ekseniyle ezberden konuşuyor

cıgaralarınla senin bağlantın yok

böyle bir akşam yetmez bana ay ışığında

bütün beldeleri çalmak gerekir habersiz

kimseler duymasın yalnızlığımı

insanlar varsın hatırlatsın seni önemi yok

sen masamda olmadıkça

atardamarlarım sönümlenmeyecek

durum böyleyken

yani ufunet korlaşmışken dudağımda

korkak çocuk sayhalarıyla

aşkı

bir zümrüdüankaya teslim edelim

 

Yusuf Öz