*Bu korku niye! Kendi adımlarım haricindeki tüm adım seslerini gayet net duyabiliyorum. Ben mi kendime bunu yaptım yoksa başka birisi mi gerçekleştirdi? Her iki şekilde de budala olduğumu düşünüyorum. Kimse bunu kendine yapmaz ya da başka birisinin üstünde bırakacağı izlere göz yummazdı.
Bu kadar hissizleşmek ve bu kadar duygularımı göstermede zorlanmak zorunda mıydım bilmiyorum. Kendimi ördüm ben evet ve o ağlarla örülmüşlüklerime asmalıyım. Ne bu kin ve nefret. Bedenimin isteği açık değil ki arzularımı seyreltebileyim. Neyin ne olduğunu bile bilmiyorum ben. Sadece çok katılaştım dünyeviliğe karşı. En sevdiklerimle bile konuşurken anlam arıyor ya da içimde kalan arta kalanları yiyorum. Bu epey bir süredir böyle benim canımı sıkmakla beraber canımı dişime takmamı da engelleyen de bir unsur olarak önüme geliyor. Ben hiçbir şey yapmadan yine yiyorum ve çiğnerken lokmalarım boğazımdan geçmiyor. Biraz suya ihtiyacım var fakat nerede bulabilirdim ki?
*Oysaki en savunmasız halimde yakalıyorsun beni ve benden bazı parçaları koparıp alıyorsun. Ben farkında bile olmuyorum. O anlık için beni ne de güzel, nasıl oyalayabiliyorsun? En savunmasız halimdeyim. Korku yüklüyorsun bedenime. Sen bu oyunu çok güzel oynuyorsun. Kim bilir ne aldın yine benden. Farkında bile değilim. Bıraktığın korku ile reaksiyon açılıyor bedenimin eksiltili köşelerinde; eksikliğini hissedemiyorum. Sen bunu başarabiliyorsun. Sen beni alt ediyorsun. Sen bu işte çok iyisin. Sen bana ne yapıyorsun?
\\\
*Her güzel düşlü anımın sonunda kırılıyor gerçeklik payları ve yere boylu boyunca uzanıyor bir ölü gibi nefes almıyor tık yok fakat ben bunu engellemeyecek, devam ettireceğim. İçimde arta kalan umut kırıntılarını tüketemiyor, bir türlü içimden çıkarıp bir yerlere fırlatamıyor idim. Aslen taşlara, toprağa, mermerlere… Nereye atacak oluşuma bakmadan savurmalıyım gelişi güzel fakat bu eylemi hiç mi hiç gerçekleştirmek istemiyor ara ara günün herhangi bir Werner saati sızlanmak ve iç çekerek ıslanmak istiyor, yeryüzünü ve delicesine bahisiz saatleri sulamak istiyorum.
*Sanki sürekli bir şekilde genişliyorum ve kendime gelemiyorum. Tüm parçacıklarım ağrı içinde ve parmaklarımın en yetenekli olduğu en ince ayrıntıları kasılmakta. Enine ve boyuna arada titriyorum. Titremelerim de enine boyun(c)a
///
Ne boktan bir insansın sen öyle açlıktan kendi leşleşmiş etini ıslatıyorsun. Kendine yenilikler dizayn ediyorsun ama boşa, boşlukta yüzüyorsun. Kendine gelmen için ne yapman lazım ki senin, başkalarının leşlerini mi koklamalısın; yeni bir servis açmalı ya da yeni yemekler pişmeli kalbin dışı bir yerde. Kalbinin içi durmak bilmiyor senin. Kendine sınırlar getirmiş olman sana iyi gelmiyor biliyorum fakat ‘’olması gereken’’ deyip yutmalısın tüm lokmayı mideye indirmelisin ‘’bu böyle değil’’ kusmamalısın ‘’olması gereken, olması gereken, olması gereken…’’ Tekrarla bakalım. Göz çukurların sineye çekilsin.
Ben senden özür dilerim bunu hiç istemediğini biliyorum. Kulak ver, kulak kabart, kulak as. Tahammül et. Sonrasını düşün, sonrasını dizayn et ve sonrasını kokla, okşa ve sev.
///
Öylece korkuyorum ne garip değil mi? En ufak sese, tıkırtılar mesela epey dikkat kesiliyorum. Sadece dinliyorum ve o an ne yapıyorsam bırakıyorum. Kafamdaki diğer seslere de diyorum ‘’susun ve dinleyin’’ dinliyoruz birlikte mesela zil çalıyor şimdi, kıpırdamıyorum. Birisi kapıyı açıyor ve benim için tehlike oluşturabilecek bir kişi veya durum olabileceğine bakıyorum, eğer tehlike yaratacaksa kendime bir çeki düzen veriyorum. Aslen tehlike yaratmayacaksa da kendime bir çeki düzen veriyorum, alışmışım.
Nasıl bir gafletse sanki bu. İçime doğru akar. Yan tabanlarımda kesişir.
\\\
Bazen keşke tam şu sıralar ölsem diyorum hata mı ediyorum neyin zorunluluğu. Çarpık atan kalbimin sesi midemden çıkıyor. Gizleniyorum aslında artık öğrendim, gizlenmeyi-bilmeyi. Adımlarım sanki doğru ama karşımdaki benden daha güçlü her an beni ezip geçebilecek bir güç. Ona aşık atmak haddime değil ama atmak gerekiyor. Ağzım kulaklarımda. Adım sesleri sıklaştı daha yakından geliyor sesi. Sanki tam şu an beni vuracak ah tanrım. Biz bir filmde değiliz ve yoksun. Aşık atmalara gelemiyorum. Dibimdesin, ciğerimdesin. Çıkacak şimdi şu ciğer dışarı sana sunacak tüm nimetlerini; geçmişten geldi, bu anı beklemiş gibi yaptı ama bu anı bekledi, hep beklerdi istedi. Oldu işte muradına da erdi ama asla bitmeyecek bir yarışa girdi. Ağla ağlama duy ya da duyma o orada. Bekliyor ciğerinden sökmeyi kan kıvamında ilkbaharını alacak ve mest edecek seni soluk güzünde.