Bugün sizlerle Chateaubriand’ın Atala isimli uzun öyküsünden (aslında en kısa romanından) esinlenilerek 19. yüzyılda yapılmış bir Girodet resminden bahsedeceğim: Atala’nın Cenazesi.
“Atala”, yazarın kendi yaşam deneyimlerinden esinlenerek oluşturduğu romantik bir hikaye ve 18. yüzyılın başlarında, Fransız keşif gezginleriyle karşılaşan Natchez kabilesine mensup bir yerli kadın olan Atala’nın yaşamını anlatıyor. Atala, genç, güzel ve içten bir kadın olarak tasvir edilir ve hikaye, Atala’nın hayatında bir dönüm noktası olan René adlı Fransız misyonerle tanışmasıyla başlar. René, Atala’nın güzelliğine, masumiyetine hayran kalır ve ona aşık olur. Ancak Atala, Natchez Kabilesi’nin dini inançlarına sıkı sıkıya bağlıdır ve bir manastıra gidip rahibe olmayı düşünmektedir. Bu nedenle René’ye duygusal bir bağla bağlı olsa da, aşkını reddeder ve manastıra gitmek için onunla birlikte Fransa’ya dönmeyi reddeder. Bunun üzerine René, Atala’ya olan aşkını dile getirir ve uzunca bir süre kendi iç çatışmalarıyla boğuşur. Sonunda, Atala’nın bağlı olduğu dini inançlardan etkilenerek onunla birlikte ölmeyi ve cennette sonsuz bir aşka kavuşmayı seçer fakat Atala bekaret yeminini bozamaz.. Aşkı ve dini arasında bir tercih yapmak zorunda kalan Atala, bunun verdiği acıya dayanamayarak intihar eder..
Girodet de tablosunda bu intiharın ardından yapılan cenazeyi gösteriyor bizlere. Resimde bakire Atala beyaz ve solgun olarak önümüze serilirken Chactas canlılığı yansıtan koyu renk ten ile çizilmiş (Burada da William-Adolphe Bouguereau / İlk Yas anımsanıyor). Atala’nın yattığı yer bir nevi sessizliğin ve huzurun simgesidir René, derin bir acı içinde Atala’nın bacaklarına sarılır vaziyette görünmektedir. Tablonun genel atmosferi, bir iç hesaplaşmanın ve aşkın gücünün yansımasıdır. Doğa, tabloya doğallığın ve süregelen döngünün bir hatırlatıcısı olarak hizmet ederken Atala’nın bedeniyle birlikte ruhu da sonsuzluğa yükselmektedir. Özetle tablo, Atala’nın hikayesinin yoğunluğunu ve romantizmini yansıtan bir kompozisyon sunar. Doğanın güzelliğiyle birleşen duygusal atmosfer, izleyiciye içsel bir yolculuk ve derin bir düşünce deneyimi sunar.