Son zamanlarda akademik çalışmalar ve çeşitli internet yayınları arasında bir hayli revaçta olan bir konu fanzinler. Akademik çalışmaların ve internet mecralarında çıkan pr soslu röportajımsılar genelde işle ilgilenen kişinin kendi çabasıyla bulabildiği bir fanzin ya da fanzinci ve sonrasında o fanzincinin yakın olduğu kişilerle kaladursun biz daha geniş bir perspektif oluşturmaya gayret edelim. Fanzinlerle ilgili olan yazılar genelde hep aynı klişeyle başlar, ona değinmeden devam edelim. Bu yayın türünün kelime kökenini veya tarihini bilmemiz sanıldığı kadar önemli değil. Bildiğimiz tanımları bir kenara bırakarak önce belirli sorgulamalar yapmamız gerekli.

İlk mesele, fanzinin görünürlüğü olarak karşımıza çıkıyor. Bu konu, sonuçlarıyla birlikte incelendiğinde fanzinlerin kimi çevrelere göre görünürlükle çelişen bir yapısı olduğu görülmektedir. Bu önerme haksız da değil, günümüzde devletin kurumları tarafından da dillendirilen, teşvik edilen, belediyelerin ‘’fanzin ödülleri’’ adlı etkinliklerine konu olan ve hatta yandaş vakıfların ‘’fanzin nedir?’’ temalı kısa videolarının baş aktöründen bahsediyoruz. Bu, sağlanan görünürlüğün sonucudur. İsim verelim, TÜGVA, Esenler Belediyesi gibi kurumların fanzinle herhangi bir ilişkisi olmasını hazmedebilen insanlar, mikrofonlar kendilerine uzatıldığında ‘’fanzinlerin içinde eskisi kadar isyan göremiyorum; çünkü ülkenin içinde bulunduğu durum eskisine göre daha iyi’’ gibi yorumlar yapıyorlar. Buradaki tezatları göremeyenler için biraz daha derinleştirelim, fanzin genel olarak alt kültüre dahil edilen ve hiyerarşik yapılarla alakasız, ilk örneklerinin ağırlıkla bilimkurgu ve punk alanlarında bulunduğu bir basılı yayın türüdür. İnternet üzerinden fanzin olur mu, fanzin ne demek sorusuna en isabetli karşılıklardan birini Girdap Zack Unthatow veriyor: ‘’Fanzinlerin, internet ortamında pdf şeklinde sunulması ise, kastedilen, bunun bir zararının olduğunu düşünmüyorum ama basılmayıp sadece pdf şeklinde sunulan fanzinlerin adının e-zine olarak nitelendirilmesi gerekiyor. Fanzin basılı bir yayındır.’’[1]

Görünürlük meselesinden devam edelim. Fanzin kelimesini arattığımızda ilk karşımıza çıkan ‘’kurumlardan’’ biriyle ilgili yazılmış bir yazıda geçen şöyle bir ifade var, ‘’…’nın amacı ise bin bir emekle hazırlanan fanzinlerin görünürlüğünü arttırmak’’ [2] Burada görünürlükten kastın tam olarak ne olduğu belirtilmemiş olsa da amasız fakatsız bir görünürlüğün iktidar belediyelerin ağına kadar uzandığını bir önceki paragrafta belirtmiştik. Amalı fakatlı bir görünürlük sağlamayı bir hedef haline getirmeyen fanzinler esasında kendisini fanzin yapan değerlerden kopmaya müsait ortamı yine kendisi oluşturmakta ve popülerleştirilemeyecek bir basılı türün bu özelliğinin altını kazmaktadır. Görünür kılmak/kılınmakla kastımız yapılan işin yaygınlaştırılmaması değildir. TÜGVA tarafından hazırlanan videoyu izlediğinizde bile fanzin için ihtiyaç duyulan şeyler arasında üretilen şeyi okuması için ‘’birden çok insan’’ sayılıyor. Sadece hazırlayanların okumaması elbette ki fanzinlerin doğasında olması gereken bir şey. Burada görünürlükle hedeflenmesi gereken gerçekçi ve sağlam bir alternatif oluşturmak olmalıdır. En nihayetinde fanzinler alternatif söylemler barındıran ve alternatif medya içine dahil olan alternatif yayınlardır. Fanzin çıkaran insanların genellikle bir derdi vardır ve bu derdin var olan yayınlar tarafından yeterince paylaşılmadığını düşünerek yola çıkarlar. Her yeni bir yola çıkmak bir nevi bugüne kadar o yolu yürümeye çalışanları beğenmemektir. Yayınlar birbiriyle kendileri kabul etmeseler bile rekabet halindedir. Ülkemizdeki güncel edebiyatın ucundan kıyısından tutan herkesin çıkarlarını bir kenara bıraktığında kabul edeceği gibi var olan bir şakşakçılık ortamı ve kimsenin kalbi kırılmasıncılık vardır ve fanzinler de bu ortamdan nasibini almıştır. Burada 2016 tarihinde Lilyum Fanzin’den Tomris Meczupov’un söylediği şu cümleyi vermek iyi olacaktır. ‘’Fanzinler arası anlaşmazlık çok sık görülen bir şey değil aslında. Çoğu fanzin kimseye dokunmadan yol alayım derdinde. Bir yandan tutunmak için bir dayanışmaya ihtiyaç duyuluyor. O yüzden istisnalar dışında şu ana dek hiçbir anlaşmazlık görmedim.’’[3]

Fanzinlerin birebirde birbirlerine dağıtım ya da başka bir konuda destek vermesiyle kurumsallaşması arasında fark vardır. Kurumsallaşma büyük oranda belirli tartışmaların önüne geçen bir durumdur ve kurumun niteliğine bağlı olarak da değişir ama genelde belirli konularda dışarıya tek bir ses verilir. İçeride de tartışma olup olmaması yine değişen bir noktadır ama kurum zihniyetiyle çalışan yapılarda genel olarak hiyerarşik yapılanmalarda rastladığımız tepeden inmeci bir anlayış daha yaygındır. Haluk Ölçekçi’nin ‘’Alternatif Bir Medya Olarak Fanzinler’’ adlı makalesinde de belirttiği gibi fanzinler, şehirlerin arka sokaklarına gizlenmiş yeraltı mekanlarında el altından fotokopi olarak dağıtılan yayınlardır. Yine Haluk Ölçekçi’den şu alıntıyı yapmakta yarar var, ‘’Sanayi devriminden bu yana en büyük yükselişini yaşayan iletişim araçları içerik ve yöntem olarak yenilenirken, her şeye rağmen alternatif medyanın geleneksel yöntemleri terk etmemekteki ısrarı devam etmektedir.’’[4] Alternatif kelimesi bir bakıma alternatifi olduğu şeyin araçlarını kullanarak bir şey meydana getirmeyi içeriyor olsa da fanzinlerin alternatifi olduğu şeyin alternatifi olmayı sürdürür veyahut gerçekleştirirken kullanmasının hoşgörülebileceği araçlardan bir tanesinin kurum olmaması gerektiği bariz ortadadır. Bu kurumlaşmanın getirdiği bazı sorunlar her kurumlaşmada olduğu gibi kasıtlı veya kasıtsız bazı bilgi hatalarının tam merkezinde durmaktır. Örnek vermek gerekirse Eleştirel Kültür’de Sülbiye Yıldırım tarafından yazılmış bir yazıda ‘’… dünyada da örnekleri görülen, fanzin algısı ve fanzin bakışıyla kitap oluşturma anlamına gelen bookleti Türkiye’ye taşımışlardır.’’[5] gibi akıllara zarar bir cümle vardır. Çok uzağa gitmeyelim, bahsedilen kurumun kendi portalından bir örnek verelim, sitelerindeki bir yazıda şöyle bir cümle başlangıcı var kolektifle alakalı, ‘’Geçen 6 yıl boyunca 40 fanzin kitap basan kolektif’’[6] bu kısımdan da anlayabileceğimiz üzere ‘’booklet’’ denilen tür, Türkiye’ye bu ekipten daha önce taşınmış, zira bu yazının tarihi 2017 olmakla birlikte, bu işi bahsedilen kolektiften dahi daha önce yapan örnekler olduğu bilinmektedir. Burada yazarın bilgi hatasından kurumu sorumlu tutmak gibi bir yanlışa düşülmediğini belirtmek isterim, bahsedilen şey kurumlaşmanın zararlarından biri. O kadar büyüyorsunuz ki bir yerden sonra kendinizi ifade etmeniz zorlaşıyor diyelim iyi niyetle. Ya da iyi niyeti bir kenara bırakıp kasıtlı olarak yapılanlara örnek verelim. Yine aynı yazıda (Eleştirel Kültür-Sülbiye Yıldırım) yazının hakkında olduğu kurumun kurucuları arasında verilen isimlerin yalnızca ilkinin doğru olması gibi bir durum var. Burada kuruculardan bahsedilirken yazarın kendi başına davranacağını düşünmek akıllıca olmaz. Dolayısıyla kasıtlı bir biçimde, verilen kurucular listesinde kurucu olduğu halde yer almayan kişilerin belirtilen kurumla çeşitli sorunlar yaşayıp ayrıldıklarını tahmin etmek zor değildir.

Teorik düzleme geri dönersek fanzinlerin birer başkaldırı nesneleri olduğu herkesçe bilinen ve artık kanıksanmış önermelerden biridir. Edebiyat fanzinleriyle başkaldırı olur mu, müzik fanzinleriyle isyan edilir mi ya da sistem karşıtlığını herhangi bir sanat üzerinden yapabilir miyiz yoksa sadece politika üzerine olan fanzinlerle mi bir şeyler başarılabilir diye düşündüğümüzde de en uygun cevaplardan birin Tabukıran Fanzin’den Barış Azar’a ait olsa gerek. ‘’Fanzinler toplumsal mücadele konusunda bir yerlerde durur hep. Her fanzinin belli bir görüşü ya da duruşu vardır ama bu okuyucunun senden ne aldığına bağlı. Müziğin de edebiyatın da her zaman muhalif bir yanı vardır ve toplumsal mücadelede müzik ve edebiyatın yeri yadırganamaz.”[7] Fanzinlerin bir başkaldırı nesnesi olduğunu düşünüp bunu edebiyatla veya müzikle yapmanın zor olduğunu düşünenlerin atladığı noktalardan birisi Barış Azar’ın belirttiği nokta olmakla birlikte başka noktalar da var. Sistem bir bütün halinde her şeye saldırır ve tahakkümü altına almaya çalışırken buna belirli alternatifler oluşturduğumuz oranda karşıtlar olarak elimiz güçlenmektedir. Örneğin anaakım medyayla halkın haber alma olanaklarının kısıtlanmasına karşı olarak alternatif medya vardır ve bu alternatif medyanın bileşenlerinden bir tanesi de fanzinlerdir ve belirtmek gerekir ki ‘’Alternatif medyanın belirleyicisi tek başına içeriği değildir. Alternatif medyanın içeriğinin yanı sıra örgütlenme, üretim ve dağıtımının ana akımdan farklı olması gereklidir.’’[8] Yani içeriğinden bağımsız bir şekilde fanzinler belirli kıstasları yerine getirdiğinde alternatif bir nitelik kazanmaktadırlar. Örneğin bir fanzinin içinde sadece piyasa dergilerinde bulabileceğimiz klişelikte, niteliksizlikte ve taklitçilikte eserler bulunuyor olsun, bu fanzine direkt karşı çıkmadan önce bu işi yaparken herhangi bir alternatif olma dertleri var mı ve bu piyasadaki dergilerin benzerlerini yapıp bunu ücretsiz bir şekilde fanzin olarak dağıtıp örgütleme süreçlerinde de bağımsızlığını, kolektif kimliğini koruyabildiler mi diye bakmak gerekmektedir. Sonuçlar olumluysa orada bir alternatif olmaktan bahsetmek mümkündür. Ama kurumlaşma, sponsor/reklam alma vb. gibi işlere girdiği zaman içeriğinin ne olduğunun da bir önemi kalmamakta ve alternatifliği anca içeriğinde verdiği metinlerin sertliğinden/değindiği konulardan kaynaklanabilmektedir. Bu da anaakım olanla anaakım olmayı hedefleyen arasındaki bir rekabeti ve bunda da kimin belirlenen sınırlar içerisinde daha ‘’cesur’’ olduğunu bize göstermektedir. Mühim olan belirtilen sınırlar içerisinde özgür/cesur/ilkeli olmak/kalmak değil, yeni sınırlar çizmektir. Sermayenin tahakkümüne karşı gerçekçi işler yapmaktır.

Özetlemek gerekirse, yapılması gereken düzenin araçlarını mümkün olduğunca az kullanarak, hatta direkt düzenin/sistemin kendisiyle özdeşleşmiş araçlardan uzakta kalarak gerek örgütleniş biçimiyle gerekse içerik yönüyle mümkün olduğunca bağımsız bir iş yapmaya çalışmaktır. Düzenin kurumlarının taklidinin getirisi düzenin yalanları olur. Anaakım medyaya karşı olmak ve alternatif medyaya yönelik topyekûn girişilecek bir inşa, anaakım medyayı daha da değersizleştirecektir. Bu yazıda alternatif medyanın önemli bir unsuru olan fanzinlerin günümüzdeki yapıcılarının yanlış tutumlarına değinilmeye çalışılmıştır. Düzenin araçlarıyla içli dışlı olunarak ‘’görünürlüğü arttırılan’’ fanzinlerin, belediyeler veya iktidar vakıflarıyla bir anılır olması bu alanda emek veren herkesin ortak utancı olmalıdır. Görünürlüğün, kendi araçlarımızla yapılmasının önemi küçümsenmemelidir.

 

[1] Elif Şeyda Doğan (2019) Gelenekselden Sayısala: Türkiye’de Fanzin Yayıncılığı, s.158

[2] https://gaiadergi.com/fanzin-apartmani-haydi-en-guzel-apartman-gezmesine-cikalim/

[3] https://www.artfulliving.com.tr/edebiyat/bir-direnis-hali-turkiyede-fanzinler-i-5434

[4] Haluk Ölçekçi (2016) Alternatif Bir Medya Olarak Fanzinler s.2

[5] https://www.ekdergi.com/izmirde-fanzin-apartmani-ve-bir-sosyalbilinc-hareketi/

[6] http://fanzinapartmani.com/bilen-bilmeyen-icin-kaos-cocuk-parki/

[7] Fanzin(ci)ler Konuşuyor, Editör: Barış Akkurt, Propaganda Yayınları, Ekim 2014

[8] Haluk Ölçekçi (2016) Alternatif Bir Medya Olarak Fanzinler s.5