seni sevdiğimi biliyorum,
hayallere dalıp kaybolsan da anda, yüzünü çevirsen de senden ayrılmayan bakışlarıma—ben seni
sevdiğimi biliyorum
inanmak fiilinde, inanç isminde bir şeyin olduğunu hatırlatan birisin sen bana, uçsuz bucaksız kopuk
anılardan sıkılgan
insanların gündelik hazlarından, toplumların hırslarından ve yaratılış bozgunundan nasibini almamış
uzun cümlelerimi sonuna kadar okuyan ve o kelimeler hep ezberinde
öyle birisin hiç de öylesine durmayan

seni sevdiğimi biliyorum, çünkü ağlatıyorsun beni, içimden, dışımdan, gözlerim yaşlanır ya da genzim
gıcıklanır
beni ağlatsan da tebessüm ediyorum
ağlamamdan hoşlanmıyorsun ama anlamıyorsun da neden gülümsediğimi
aslında gülümsediklerim hep ezberinde de
şimdiyi ben de anlamıyorum

bu kıvamda bir şiir yazacağımı bilsem utanırdım belki de -hayır muhtemelen hatta kesinlikle
aşk bir sanrıdır veya başımıza gelme ihtimali en düşük , gelmesi halinde en gerçek hissettirecek olay
ilkiyse bile ben seni sevdiğimi biliyorum

uzattığım her laf anlamını giderek kaybediyor yoksa sadece bana mı öyle geliyor
sonsuza kadar uzatabilirim sen lafını
dinlediğimiz şarkıları kim söylemiş öğrenmiyorsun filmleri isimsiz izliyorsun kişisel gelişim
saçmalıklarını okuyorsun ve heyecanla anlatıyorsun bana, mantıksız her şeyden nefret ediyorsun-
aslında başlı başına bir ironi bu çünkü ben, sana gelen en mantıksız şey
ama beni sevdiğini biliyorum