Gündeliğini senin; parmaklarını mesela
Çim gibi usul parmaklarını,
Turuncu yapraklarını kalbinin -yumuşak kırılganlığını,
Namı sağlam şu kollarını
uzatışını koyu pastama,
Boynuma dolanışı sarmaşıklarının,
Sahici umarsızlığını bazen,
Sözüme göz devirişini, hissimi kırışını,
Sonrasında ama gönlümü ufalayışını
üstündeki tozları üfleyip dağıtışını,
Aradığımda sesine ilkin çocukluğunun yansımasını,
Mahcup yüreğini iltifatlarıma sessizce bakan
Ve yeniden tanışmalarımızı sevgilim,
Gündeliğini senin yazmak isterim
Şiir olsun, aşk olsun, böylesine bir aşk!
Anlatmak seni ağaca yeşile,
yahut kedim tomris’e anlatmak seni
şiir yazmayı öğrenmek gibidir sevgilim,
sabah kahvesiz uyanabilmek
okulda sevdiceğini görmek gibidir.
gözlerimiz yan yana, ellerimiz tutuşur ya hani
işte, hissetmek seni sevgilim
bir oruç günü ağacın sayesinde durulmak,
biraz da sahilde aç karna yediğim
ekmek arası çikolata gibidir,,,
hissetmek seni
.
.
.
senden millerce uzaktayken adamın
uzaktayken birbirimizden,
sen kokan boynundan,
elinin içinden çıkmış
kadim atlaslarda dalgalanıyorsam,
kayıp cennetim olmuşken yüzün,,,
sevgilim nefeslerinden uzaktayken
üşüyorum, falına sakla beni.
kendin için bak bu sefer
geleceğine göm beni.