dönmekse

gerisin geri

bu eklemlerimden yaralayan yol beni

dizlerim dirseklerim ve elinden tuttuğum her kimse

menteşesini gıcırdatarak ardına kadar açık bıraktığım kapılar

bu gide gele sağlam bir dikişle susuzluğuma yamadığım yama

seyahatnamem kelimesi kelimesine yorgundur ya şimdi

asıl ben takvim yapraklarına günlük tuttum, gül değdi

o iki günü bağlayan o geceye

 

o

yıldızladığım gece

unutmamak için

 

yol uzandı en uçlarıma

en ıssız hücreye dahi kalbimin nesnelerini taşıdı

 

yazılmıştı yaşıyordum, yaşadıkça yazdım

günlük tutmak kaderi yazmak demekti yeniden

kehanet yok, fal yok, astroloji yok ve tarot

hevessiz ve meraksız çünkü yaşanmış ve bilinen

dökülüp saçılan gülün cazibesi kadardı

halbuki yerdeki entarinin kırmızısı koyu

 

velhasıl hep bir adım geriden takip ettim kaderi

ki kader her adımımı sayan bir, iki ve üç

bir de bilgiç ve ukala sanki büyümüş de küçülmüş

 

otuz haziran iki bin

annem beni cümle içinde kullanmış

tam ortasında doğmuşum senenin

şehrin ortasından bir nehir akıyor, köprü gerek

başlangıcından altı ay geçmiş senenin, sonuna kalmış altı ay

gitmek ve gelmek buluşmuş bende geçmiş ve gelecek

ben kavuşmaların kucağına doğmuşum, savaşların meydanına

bir medcezirde iki dalga karşı karşıya gelmiş

her yaşımda defterin ortasından koparıldıkça yeni ve beyaz bir sayfa

çöp kutusunun yanında buruşuk kâğıt topları burukluğu ile

şehir merkezlerinde kanal boyu ağlamışım

 

sonrası

yarım sigara yanmaktadır hâlâ

 

çocukluk

ranzanın alt katında ben üstünde ablam

 

ergenlik

üstünde ben altında kardeşim

 

sıfır

babaevinden çıkarken yalnız bir ceketle

 

                                                                                                          mart iki bin yirmi

maskelerin ardından bir baharı kokladık

 

   o diye nitelenecek gece

kaderimle çeliştim; yazdığımı yazılanı tutmuyor, mürekkep geceyi. ya yazdıkça ellerimde yalnızlık çoğalıyor uçlarına doğru ayrı yollara giderek bilhassa işaret ve orta parmaklarımın arasından kuşlara tekrar özgürlüğünü kazandırırcasına kuş tüyü kalemle ya da ben dönüyorum. günlüğümün sayfalarını yırtacağım. gemi yapacağım, birkaç origami denemesi, belki kedi merdiveni falan ve tabii uçak hemen yere çakılacak. yer çakılmak da uçmak değil midir?

 

/bir yıldız yanıp sönüyor tepemde

günlükler geceleyin yazılırmış

delilleri karatırcasına mürekkep siyah

ve ben başladığım gibi yarıda bırakıyorum

başlangıçtaki gibi her şey yine yarım yamalak

ve hatta gökte dolunay bile/