külden omuzların yangınında duran dünya
olmadı bir gün ajandam ve
aptalca bir inatçılıkla tekerrür ediyor tarih
yalancı bir özgürlük hali tak ediyor,
canıma kast ediliyor zamanla ve teşebbüs ediliyor canım
koştum bir müddet,
bütün küskün adımlarım şirk
yedi günde yarattım öfkemi isimsiz tanırlara
ve utandım sekizinci gün
iki yakası hiç bir olmamış şehrin izbe sokaklarında
kayıp haritalar,
kırık bir pusulayla aradım izdüşümü.
nüfusuna dar köprülerden geçtim,
kırk hatırlık bir yıl kahvesi içtim,
durdum ve dinledim ince düşünülmüş her şeyin şimdiye kırgınlığını,
durdum köprülerde,
rengarenk haplar,
ve solgundu yüzüm
yapraklar gibi döküldü takvim yanlış eylülde.
uyuyorum ve uyanıyorum aynı çöl kokusuna,
geç kalmış bir yağmurla çıkarıyorum tüm günahlarımı
arınıyorum ve arıyorum
ellerimde
kaybolmuş haritalar, kırık bir pusula,
uyuyorum ve uyanıyorum aynı gerçek dışı sabaha
ilahi gürültüler, yalnızca gürültüler ve tanrısız kalabalık
bu şehirde çanlar
yalnız çağırıyor seni bana.