SORGU
intihara meylini örtmeye çalışırken
her daim eli cebinde
özlemini çektiği bir şeyi arıyor gibi
bir yandan da aradığını bulmuş gibi
eski ve yıpranmış yeşil paltosunun
ceplerini karıştırıyor hala
sanki aramayı bıraksa
her şeyi sonlandırmaya fırsat bulmaktan
ve annesinin ağlamasından korkuyor
annesinin hayatı bir zindanın cariyesi gibi
mahkumları iyileştirirken hastalığa yakalanıyor
bir anneyi o kadar çok ağlatmışlar ki
daha bebekken hissetmiş sıranın ona geleceğini
doğar doğmaz ağlamaya başlayanlardan biri
güneşin doğuşuyla almış annesinin yerini
bu vesileyle hayatını gülmek ve ağlamak arasında
halı dokuyarak geçirmiş kazara
eğer annesini bir kez dahi ağlatırsa
cariyeliğe dönmesinden de
yalın ve yalnız bir bebeğe dönüşmekten de
ölesiye korkuyor
ölesi geliyor
azra isimli bir kadınla karşılaştığı gün
aşık olmayı bilmeyen bedeni, zihni
her bir hücresi derinden sarsılıyor
ve haberi öğreniyor
annesi zindana dönmeye karar vermiş dün
kendini feda edip topluma hizmet etmek görevi
elalemin söylediklerini listelemek ve maddeleri
ahlak muhtarına teslim ediyor her akşamüstü
yine aynı saatlerde gökyüzünün çatısı altında
renkler sevişirken yakalanmış
kağıda bu namus meselesini de eklemeyi unutmamış
renklerin sevişmesi neden bu muhtarı rahatsız eder ki
sorusunu sormayı ise çoktan unutmuş
sorgulamak öğretilmemiş kendilerine
çünkü muhtarlar biliyor, sorgulamak tehlikeli
bir sorgu odasında görülen şiddeti
ve sadece ölürken göreceği sorgu meleklerini
azra ile kafede oturduğu günden sonra öğreniyor
tanıdığı veya tanıştığı her kadın gibi
azra da kokusundan etkilenmek üzere
fakat artık ölüm saati geldi
onun listedeki sırası gelince bu sefer kurtulamıyor
sınav hazırlayan melekler isminin üstünü çizmiş
belki de altını çizmeleri gerekirdi
merve bozkurt