Güneş, dünyası yaptığı her şeyin evrendeki bir noktadan ibaret olduğunu anladı. Çok zaman aldı bu farkındalığa ulaşması ve un ufak oldu küçük kalbi. Sonunda bazı şeyleri düşünmeme fikrini düşünmemeyi öğrendi. Bu kendiyle ilgili en gurur duyduğu özelliğiydi. Yeniden ve herkesten uzak bir minval hayal etti kendine. Peşini bırakmayan tüm portreleri yakarak karıştı geceye. Onlar artık bu minval boyunca ona eşlik eden fener olmaktan ibaretti. İyiliklerini çalan tüm ruhları astı, ardından onları azad etti. Hepsi -bir ayakları havada- yeminlerini etti.

Artık yapmayacaklar, kimseyi kırmayacaklardı(!)

Buna inanırsa tabii… İnanmadı. İç geçirdi:

Sadece sevildiğimde varım ve hiç var olmamışım. Tümüyle tutarsızlıklardan ibaretim ve dünya yine benim için bir nokta olmaktan çıkacak.

Yeni evrenini yarattı. Her şeyin yerini bir bir seçip yerleştirdi. Bu kez yaşamayı, her sıkıldığında bozup yeniden kurabileceği bir lego oyunu sandı. Ve en tepeye kendisi için bir taht koyuverdi. İyilik hırsızı herkes iyilik perisine dönüşürken o bencillikten ibaret biri haline geldi. Bu kez kendi yarattığı evreni kendi elleriyle başına yıktı.

Bu kez ne olursa olsun iyilik ve güzellikleri koruyacağım, dedi ve yeniden evrenini hayal etmeye başladı. İyilik ve güzellikle başlasa da hayal etmediği başka bir duygu düştü kalbine. Yüzde yetmişi su olan dünyanın bu özelliği hiç ilgisini çekmemiş, okyanusun güzelliğini fark edememişti. Bu kez, alev topunu andıran kendisini tamamlayacak olanın okyanus olduğunu sandı. Ve okyanusa âşık oldu. Bu sefer farklı olacağına inanmıştı ama ona vereceği zararı düşünemedi. Gün geçtikçe sevgisi arttı, sevgisi arttıkça da okyanusun suyu azaldı. Çünkü Güneş ona yaklaştıkça ısısı yavaş yavaş onu yok ediyordu. O gün geldi ve kocaman okyanustan geriye yalnızca ahtapotlar kaldı. Ahtapotlar onların birbirine duyduğu bağlılığın sembolüydü. Her ahtapotun sekiz bacağı vardı ve her biri onların hislerini temsil ediyordu. Güneş yeni bir evren yaratmanın bu hisleri ona unutturmasından korktu ve yeni bir evren yaratmaktan vaz geçti.

Kendime nasıl bir evren yaratırsam yaratayım iyilik ve güzellikten ibaret olmayacak. Anladım ki iyilik insanın içinde ve evrenin bir önemi yok. Artık çabalamayı bırakıp kenara çekileceğim. İyisiyle ve kötüsüyle bu evreni kabul ediyorum. Sadece uzaktan izleyeceğim. Bizden geriye kalan ahtapotları kendimden koruyacağım.

Kendi yarattığı evrene duyduğu kırgınlığı bu sözlerle ifade etti ve dünyadan uzak bir yere çekildi.