Hayatımı eskisi gibi algılamıyorum artık
Sürahinin ağzını tersten kapatmış da su içmeye çalışır
Tam ters yönde tahmin edilebilir birikintiye bakarken
bulur kendini,
Benliğin bencil dünyasında
Yansıma,
Ve su içmeye gidilen yolda
nefessiz kalarak sonlanan düşüş eyleminin ta içindeyim.
Hiç yıkılmamış bir binayı her defasında
birkaç tuğlayla ayakta tutmaya çalışırken
zamanın önlenebilir varsayılan yok edişi
beklenmedik sonuçlar doğurur,
Sabahı olmayan gecelere hiç uyumamış olmayı
dilerken bulurum kendimi.
Dünyayı akvaryumdan kafası olan kadın çizimlerinin
içine sığdıracak kadar küçültebiliyorsak,
Evreni de cebine koyup zamanı büken bir neslin
Çoklu evrenlerde bile şımarık olduğu söylenebilir.
Aklıma gelen başıma geliyorsa
Tesadüften ne kadar bahsedilebilir?
Saçlarımı bile ortadan ayırıyorum artık,
Gazeteleri kenara,
Siyaseti anlayana bırakıyorum.
Aynadaki yansımama bakıp
kaç dünyanın atmosferinde soluduğumu düşlerken
Yoruldum.
Tenimde geçmişi şimdiye taşıyan rüzgârlar,
Gözlerimde ahenk içinde renk değiştiren
birkaç iguana soyunuyor her defasında
Her renk başka bir anı-ymış,
Mesela.
Basit diye oymadığım taşlardan
Davut Heykeli yapar bir diğeri,
Çözümlenebilir diye uğraşmadığım problemler pi sayısının sonunu getirebilir.
Gün gelir koynunda boşvermişliğin pembe ışığı altında dilenen bir yabancıyla uyanıverirsin.
Halının altına ittiklerim takılmasın diye ayağıma
Dip bucak temizlik yapıyorum.
Tek kişilik yatağında ölümün,
Ömrün yorganına göre uzattım ayağımı.
Azın çoğunda
Çoğul olanın sessiz yakarışında pusuya
Yatmış gibi
Yalnızca
Yalnızca bekliyorum.