çığlık çığlığa ve canlıca çıktın
ve şimdi bak kendine, bak
yarısı sökülmüş dişlerine
ve onları gizlemeyi nasıl öğrendiğine
annenin elleri titrer mi saçlarını okşarken?
seni hep sever mi tüm kalbiyle,
-hiç şüpheye düştün mü?
beni yaratana duyduğum sevgi
şüphenin yankılarını fısıldadı
inledi koridorlar
affetmek mi gerek sevebilmek için?
keza derinin yüzüldüğünü izlemeyi bile
kabul ederim
sevgiyi yuvasına almadan önce.
-ve başka birinin tanrısı olurum
küçük bir kızın ağır yüreğini taşımak,
benzer oldukça
tanrı olmakla:
inanılmak için kutsal bir yakarış.
anlamaz mısınız hala?
temsili olduğumu kararmış gözlerin,
tırnak köklerinde yuva bulmuş
kan kalıntıları
ve başka her sevilmemiş şeyin pençe izlerinin.
-her avuçtan sıyrılıp kaçacağımı
anlamaz mısınız hala?
ölmeye ve geriye, geriye dönmeye çırpındım,
ve düşündüm
kemikler ve çürümüş bir yürek bile
işe yarar.
solup gidişim de aç
-en az benim kadar
tanrı bana sevgiyi sorduğunda
cevabım zulümden fazlası değil
dizlerimi çöküp
yalvararak sonsuz sessizliğimle
yanaklarımı kurulaması için
boğazımdan aşağı
akan zehir
zulümden fazlası değildi
-ve bir yudum soğuk su
beni sessiz tutmak için.
ve kendimi bir kez daha yarattım
sahip olduğum
tek güç bu.