Aşk, karşılıksız bir karmaşanın tanımı ise eğer;
Kimsesiz meczupların yaratılış öyküsünü anlatır,
Halatın boyunla kurduğu ilişkinin bir yansımasıdır!
Bizler, aşkın uğruna zincire vurulanlar biliriz ki;
Nefes aldığımız her an, her saniye, her dakika
Ölüm ile sevda arasında bir araftayız!

Karanlık ve soğuk bir köprü üstünde sahibini arayan,
Davudi bir sesin imtihan dünyasında,
Aşkın huzuruna savaş açmış isyankârlarız!
İsyan ediyoruz, evet! Sevgiden tasavvufa sığınmak yerine;
Sevdiğimizin vücudunu arayan fanileriz!

Sık sık dile getiriyoruz, hayatın kendisinde gördüğümüz derin çelişkileri,
Sevgi ile kurduğumuz ahenksiz diyalektiği,
Çözümlemek için yürüyoruz,
Bulmak için düşünüyor ve karanlıkta bir şarap şişesine sığınıyoruz!
Bizden olanlara seslenen kutsal kitapları fısıldıyor ve karanlık geceleri ay ile yıldızlardan azat ediyoruz!

Bir manifesto veya kutsal kitap,
Yaşayan 7000 dilin ortak hisleri ile bakan,
Gülümsediğinde cennetten izler taşıyan,
Biraz mağrur ama karmaşık bir halatın,
Boynumuzdaki kimsesizliğe sarıldığı bir hikayede, gelecek nesillere ibret oluyoruz!

Geleceğin ve geçmişin aşk ve sevda üzerine anlattığı bütün hikayelere,
Bütün öykülere,
Yazılmış felsefik eserlere
Savaş açtığımız yer altından bir isyan!
İsyanın dilini, suskunluğun anlamıyla açıklayan
Bir avuç kimsesiz kaybolmuşun fikri berraklılığına güveniyoruz!

 

Furkan Gelici