Dilimin bittiği yere kaldırım taşları yığılmış
Hangi provaksoyondan dökülenler olduğunu bilmiyorum
Fakat;
Içimde inşa ettiğim bu şehirde
Henüz depremler bitmeden kasırgalar başlıyor
Rab’bın gazabından öte
Vatandaşlar yeni bir azap istiyor
Ben ise dökülenlerden bir parça olarak
Bir tuz-buz parçasıyım
Vagon vagon bir şey değil ki bu
Örümcek ağı!
Evet evet, örümcek ağlarının,
Kaldırım taşlarının yığıldığı yerde,
Dilim bittiğinde canlanıyorum.
Çatlaklardan sızan havayla
nefes alabiliyorum.
Ufak değil, sığabiliyorum.
Kaltandığım kadarı
evimin metrekaresine fayda.
Katlanıp sinsem de
sırtım artık yokmuşçasına ağrılarla varolsa da
ve hatta
gövdem incelip bir yaprakla yarışsa
sıkışmaktan da ötesini tanısam
küçüldükçe
yaşadığımı sansam da
evim büyük!
Adım adım ilerleyen patikayı birileri açtı biliyorum
Birileri ‘’her şeyden önce iki göz odan olsun’’ sesi mi?
Provoke ürünü değilmiş taş-lar
Evimin kapısı!
Beni rotaya dahil eden tüm teklinlerin
Pençeleriyle sökülmüş de
Pençelerinin gücü faiz oranlarının aksettiği güçle
Hıncahınç yığmış bu taşları,
Dilimin sonuna,
Düğüm, düğüm, düğüm…
İç çekişlerim duvarlarımı titretiyor,
Dişlerimi sıkarsam
Depremden kaçabilirim, biliyorum
Ya duvarları yıkacağım
Ya da nefes almayı bırakacağım
Zira
Duvarın iki tarafında da yaşamak
Mümkün mü?