Yüküm ağır,

Belimden başlayarak göğe yükselmeye çalışan tuğlaları görmezden gelemem.

Ve bacaklarıma vuran sızıya rağmen yürüyemem,

Fakat harita üzerinden takiple daireler çizeceğim.

Dinlenme tesisi tuvaletleri için bozukluklar topluyorum şimdilik.

Yüklerimi boş vererek, muavini bekliyorum a

dı meyve suyu olan bir şey istiyorum bu defa,

vişne aromalı içecek

ya da bileklerime pipet saplarım, bilmiyorum.

Nerede olduğumu asla bilemeyeceğim,

Sırtımdaki yükümü kaldırabileceğim bir bagaj fişi yok.

İnsanların gözlerine bakmak yükümü pay etmeyecek.

Kimse sırtındaki nedir demeyecek

Koltuklardan taşacağım.

Gözlerimi kapatınca harap edeceğim

Yolları, fabrikaları, pişmaniyeleri, lokumları ve kestane şekerlerini,

D300 karayolu üzerindeki

her yolculuk klişesi

gerilip gerilip çarpacak yollara, damlara, ağaçlara

rüzgar türbinlerinden kestane şekerleri akıyor şimdi,

şerbetiyle sıvamış

balçık dediğimiz artık şekerlidir.

Bunlar, benim kıyametimin küçük alametleridir.

Daha büyük habercilerim,

gözlerimi daha sıkı kapattığımda uğrayacak

bu kıyamet lokal.

Yolcular enselerinden göğe asılıyor,

Yükseldikçe uzayan uzuvları tonları karşılayacak kadar ağırlaşıyor,

Nefesleri bir kasırgaya özenir gibi şiddetleniyor,

Şaşkınla döktükleri gözyaşları da

Taşlaşıp başımıza yağıyor.

Kaptanınız beş dakika ihtiyaç molası veriyor.