Kazıyorum bedenime ötegünün hislerini
Aklımda her şey dedim ya, kazıyorum
Yazmıyorum, yazmıyorum ben zaten
Bir suyu güdüyorum çiçeği hasat
Göğe günleri yazıyordum
Bir yazar olduysam ne âlâ
Bir kara adamı olamadım deniz veyahut
Uzun da değildim ben zaten
Ağaca bile tırmanamazdım
Bir suyu yutamazdım
Adalar vardı gidemedim hiç
Ağaçtan evim de olmadı
Suyun yaprağa vuruşu vardı
Sadece aldım onu öptüm
Bir yazar olduysam ne âlâ
Ötegün dedim ya, onu yazıyorum
Roma o zamanlar Akdeniz’i
Kendi gölü yapmıştı mesela
Mesela bir kadın elbisesinin fırfırı
Bir adamın şapkası koptu mesela
Ne zamanda vuruyordu kalbim
Akli deremin başı nereye akardı
Bilemiyorum dedim ya, olmuyor
Balkonu icat ettim hatırlarsam
Aşağı atlayabilmek için değil
Eve gelişimi seyret diyedir, şayet
Bir yazar olduysam ne âlâ
Yazmıyorum ben baylar, yazamıyorum
Kalemin ağacı küsmüş yazım kötü
Bir bütünlük içindeysek, heyhat
Ben tekmil tekleyen tek bir parçayım
Olmuyor işte dedim ya, yazamıyorum
Gözüm eğri bakar ayağım yamuk
Bir eksiklik tufanı ekseriyettir usumda
Ben yirmi yıldır her gün mesela
Bir göğün uyanışını seyrederim
Her gün neyi kaçırdığımı düşünür
Kalbimi bir parça ezerim mesela
Melankolizm 3 tutam şair barındırır
Aldım saçıma başıma döktüm
Bir yazar olduysam ne âlâ
Ben çok bir hayat yaşamadım;
Pek düştüm, çok sevdim,
Az sevildim, bol yazdım,
Orta koştum, minik uçtum,
Pek erkek olamadım biliyorum,
Ama öğrendim ki sevmeden olmuyor.
Sevmekse bir evren yükü esasında:
Ben ki o kadar çok sevdim
Yıkıldım ki o kadar
Artık bir cehennemim.
Ama işte bir yazar olduysam
Ulan olduysam dedim ya, ne âlâ!
Güneşin çöküşüne tekabül ediyordu saat
Geç oluyordu anladığın, artık gitmeli
Ceketimi taktım sırtıma aynada kendimi gördüm
Bir yazar olduysan ne âlâ dedim Ziya Berk ne âlâ