üzerine örtüldüm teneşirlerin ve
daha gürültülü, daha kendimden emin
açıkladım nasıl biri olduğumu
bizdik çünkü dikenle tebelleş yüzlerin
içindekini müsaade almadan deşen haydutlar.
bendim çünkü chopin’i unuttuğumda deliren
en güzel cümlemi sona saklarken
sondan önce külü yaratan, sahipsizi
inşa eden, bendim.
put şuydu: döktüm o külü
morglara döktüm, kuma benzedi hepsi
külttü ve rab’tı benim için bir müddet sinema
tam on sekiz şehirde bankların arasından yürüdüm
urgan dedim içimden, o ütülü elbisem
dışımda suratların her birine chopin’di
hatırlattığım.
deşerek, deşmek, deştim.
bu – bilmiyorum hangi anlama geldi –
yağmurda dökülüşünü ayıklamak gerekti kirin
ur vardı, büyüdü, ayıkladım notalarıyla hücreyi
philip morris ne kutsal kaldı yıllarca
babam için ve benim için.
açıkladığım benden geriye
yalnızca soğuk bir ceketin kalacağının
o inanılmaz hüsranı, işte, bu beni
yaşatmayacaktı elbet benden
sonra dikilmiş her küfrün içinde
gökyüzünü giydin üzerine
dayanabildik biz insanlar buna
denebilirdi elbette
kir olmasaydı yahut suratlar
hatırlanmayacak olmanın albısa dönüşünü
uyurken de düşlemeyebilirdim çocukken.
ete bürünmek ve taşmak oldu hata
güzel mimariydi aslında bu, işlendikçe iz bırakabilirdim
yaşama,
bir ailenin dip tarafında aktivist
ya da kapının önünde sayıklayan sosyolog
ama asla bir insan değil
güzel mimariydi fakat gözlerimiz bunu mu anlatmıştı bizim?
birden, korktum
çok tuhaf karlar düştü
izinsizdim
camın kirini izlerken tanıdım kıstasları
kurumuydu bu çocukluğumun.
Kadir Çakır