Büyüdüğümüz kentin sokaklarında bir ölüm kol geziyor bir ben,

Geçmişimi arıyorum, hatıralarımı…
Nemli bir yaz günü biber gazıyla tanıştığımız o sokakları,
Polisten kaçmak için gidiğimiz mekanları,
Birlikte kustuğumuz duvar diplerini…
Enkazların arasında yürüyorum,
Yolumu bulmak için, hatırlıyorum,
Hatıralarımın haritasını izliyorum,
Büyüdüğümüz sokaklarda bir ölüm kol geziyor bir ben…
Ölümün karşına çıktı, sevgiden tuğlaları taşıyan çocuklar,
Bu kenti terk etmeyen insanlar…
Ölümün bizden çaldıklarını anlatırcasına baktılar,
Hatıralarımızın haritasındaki yolda, yürüdüler.
Hatırlıyor musun Gezi’yi,
Gezi’nin izlerini taşırdı bu sokaklar,
Kaldırımlarında direnirdik, hiç bitmeyen bir aşkı keşfedercesine,
Kendimizi bulduğumuz o yılların izlerini taşırdı bu sokaklar,
Şimdi o günün özlemini arıyoruz,
Umudumuzun yarınına ışık tutması için,
Gündüzleri bir sigara molasında,
Geceleri yıldızlar arasında…
Bu kentin geçmişinde yaşıyoruz,
Geleceğini kurabilmek için…
Umutsuz değiliz,
Sonsuzluğun gücüne inan zamam yolcuları gibi,
İnatçıyız.
Bu kenti terk etmeyeceğiz!
Yalnızlığın kol gezdiği sokaklarda,
Sevginin tuğlalarını öreceğiz!
En karanlık anlarda,
Gezi’nin ışığına sığınacak,
En umutsuz dakikalarda,
İsmail’in, Ahmet’in, Abdullah’ın sulietlerine koşacağız,
Ve haykıracağız!
Bir ömrün yetmediği bu yerde sizlerin düşlerini yaşatmak için,
Mücadele edeceğiz!
Gizli gizli ağlayacak ama yenik düşmeyeceğiz,
Ölüm korkusunun kıyısında bir hayatı geçirmeyi,
Ayrılıktan parçalanmış yürüklerimizin izlerini saklamak için,
Bu hayatı yaşamayı öğreneceğiz!
Dakikalar içinde parçalamış bir ömür,
Nasıl sığacak senelere,
Pişmanlıklarımız, kavuşamadan gömdüğümüz tüm kırgınlıklarımız,
Nasıl sığacak zaman denen kapsülün içine…
Gölgelerimizin uzadığı dakikaları hatırlıyorum,
Çocukluk hatıralarımızın her anını…
Her dakikasını,
Her adımını….
Gölgesiyle yarışan çocukların yarım kalmışlığını anlatıyor sokaklar,
Hüzünlü bu sokaklar,
Zor bu sokaklar,
Ölüm kokuyor bu sokaklar,
Kavuşamayan sevgililerin göz yaşlarıyla ıslandı bu sokaklar…
Geride kaldık,
Ama alışamadık,
Her sabah 04.17’ye…
Alışamadık…
Affedemedik, unutamadık…
Bizden helallik isteyenle helalleşmedik!
İtirazımız var kaderin karanlık yüzüne,
Sabahın 04.17’sine,
Gürleyen gökyüzüne,
Düşün her yıldırım tanesine,
Yağan her yağmurun insafına,
Terk edildiğimiz o dakikalara…
Enkaz başında çaresiz oturmuş annelerin göz yaşlarını,
Kardeşim hayatta çığlıklarının arasında,
Cehennemi bulduğumuz karanlığı düşünüyoruz her gece…
6 Şubat gecesinden itibaren doğamayan güneşin hasreti ile kavruluyor,
Birlikte yürüdüğümüz sokaklarda şimdi bir başımıza yürüyoruz.
Şiiri gelecekten alan bir güzelliğin hayalini taşıyor,
Ve geleceğe sesleniyoruz!
Mısralar sıralanacak yeniden meydanlarında,
Bu kenti terk etmiyoruz!
Furkan Gelici