Besili Sinek yenir mi anne?

 

Sineği beslemeye ilk sol elimden başladım. Sağ elim masa tenisi oynadığım için bana çok lazım oluyor. Annem de üstüne basa basa ” Pek salak oldun!” Derdi. Pek solak oldun demezdi. 

 

Kurban Bayramı yaklaşıyor, ben daha sinek bulamamıştım. Aksak Bacağı şaşırtmak istiyorum. Benim annem bir gazi değildi sadece sakardı. Defalarca aynı bacağını incitti, şimdi topal. Babam evi terk ettiğinde ben beş yaşındaydım. Onun yokluğunda bıçakları bileme görevi bana kaldı. Gerçi iki kişilik ailede ne beklenirdi. Zavallı annem bir daha evlenmedi. Onu ne mühendisler ne doktorlar istemişti demek isterdim. Ama isteye isteye kasap babam istedi. Besili dana işinde çok para olduğu için hiç tereddüt etmeden annemi vermişler. Namazında olan babamı ise kuaför Necla kafaladı. Annem babam varken de topladı. Oynak Necla tam bir mankendi. Zavallı annemin hiç şansı yoktu. Oysa en başından beri biliyor, susuyordu. Ortada ben vardım. Babasız büyüyen çocuklar puşt olur derler. 

 

Şimdilerde hayata dair bir amacım vardı. Ben bir besiciydim. Önce bir buzaa gibi yavru sineği salonda yakaladım. Yatak odasındaki sinekler daha bir sevişgen ve puşt oluyorlar. Konuyu anneme açmaktan başka şansım yoktu. Başkası da olamazdı. Parayı vurup zengin olabilsem anneme protez bir bacak almak istiyordum. Belki bu sayede yakışıklı bir babam da olabilirdi.

 

Eski babamdan öğrendiğim besicilik taktiklerini sineğin üzerinde uyguladım. Sinek o kadar büyüdü ki kırk kiloyu çoktan geçti. Annem gözlerine inanamadı. Ben başarıyordum. Bir de dana beslediğimi düşünüyorum, beş yüz kiloyu geçerdi. Annemden başka kimseye göstermedik bizim sineği. Artık bir kimliği vardı. İsim olmadan olmaz dediler. Nüfusa kayıt yaptırdık. Oy birliği ile adını Dana Necla koyduk. Necla ablaya benzediğini düşünüyorum. “Ah be abla bok mu vardı da babamın kanına girdin.”

 

Şimdi sırada mahalle imamımız Kel Hamza ile konuşmaya geliyor. Önce birkaç gün düzenli namaza gidiyorum. Önce mahallelinin sevgi ve taktirini kazanarak zemin hazırlıyorum. Kendimi bir futbolcu gibi inatçı bir idmana tabi tutuyorum. Camiye gitmeden anneme ” Besili Sinek yenir mi anne?” Diye soruyorum. ” Kurban anlamında mı oğlum?” Diyerek soruma soruyla cevap veriyor. ” Yenir de be anne?” Diyorum. ” Sen gerçekten salaksın.” Diyerek odayı terk ediyor. Bende doğru camiye gidiyorum. Hiç tereddüt etmeden” Elimde besili bir sinek var Hamza hocam, kurban için alır mısın? ” Diyorum. İmam istem dışı ” Kaç kilo?” Diyor. ” Şu an elli altı.” Diyorum. 

 

Hoca beni tek başıma bırakarak ezanı okumaya çıkıyor. Dönüşte de ” Mundar etme böceği sal gitsin.” Diyor. Artık uçma yetisini kaybeden bu böceği nereye salabilirim ki? Keşke babam yanımda olsaydı da bana fikir verseydi.

 

Yatağa uzandım ve sinekle kendimi odaya kilitledim. Doymuşken tam doysun Dana Necla. O benim babamı aldı şimdi sıra bende. Elveda Dana Necla…

 

-Volkan Koçak