-Cebimde Anahtarını Taşıdığım Ev-

Babanın evine dönülürken haber verilmez. Babaevi: cam kırıldı -tuzla buz- toprağa dönmedi. İnsan aynıdır camla köken olarak ama cam nasıl da şeffaf ama insan nasıl da kapalı. Ufalanan uzuvlarımı kiremit testiden döküyorum mezarıma. Cesedimi bedenime gömüyorum. Balçığım kuruduğunda kargaydı ölümü ve öldürmeyi bilen. Bileklerimde bir iz vardı günahkâr doğmaktan. İsmim seslenildiğinde tepki verdiğim ilk an işlenmişti kaburgama yenilgi delaleti. İlk an ve sonrasında kuşkusuz yoktur kuşkusuz tek bir anım.

Mayın ve şarapnel arasında bir savaşın ardındaki yaşanmışlıktı fark ölümü haklı kılacak. Mühimdi nasıl ölündüğü; işte oydu savaşmak da. Mayına basmalıydı, aşkı ayaklar altına alırcasına. Başka kavgaların ve başka başkaldırıların şarapneli isabet ederdi kaçarken mesela. İnsan oyup gövdesini geride büyük boşluk bırakarak eline almalıydı sevdasını. Yüreğinin pimini çekip bekletmeliydi avucunda. Kendi isyanın, kendi aşkın, kendi kavgan, kendi savaşın, kendi yaşamın ve kendi ölümün kendi elinden olmalıydı. Ölüm hak edilirdi. Çarmıhtı sırta vurulan ev diye. Cesetler değil miydi sırtlarında taşıyan dünyayı? Yaşamaktı öncülü ölmenin.

Gömlek cebinde bile dinç bir çiçek taşımak. Savaşmak, çiçekten yaratılmadı mı savaş? Can suyu kan. Ki aşk kanamalı bir hastalık: deriyi kabuk içi yara kılar. Göğsümde günbatımı manzaraları. Kalbim, bir iç kanama şeklinde savaşı başlatan. Kalbim, iç savaş hainlerinin en heyecanlısı. Kalbim, allahsız korku gibi sahte. Üç kere kan revan, üç nokta. Bir dua biliyor olsaydım da okumazdım şu an: beylik laflar etmek beylik tabancamdan.

Latin harflerinden ezberlediğim sureleri unuttum. Akşam eve dönme ihtimalim olmadığından beri. Metal yorgunu metrolar son seferini yaparken bir tek ben koşmam sokaklarda. Zaten dönecek yeri olmayan insanlar zaten dönmüş insanlardır. Mesken: dönülecek yer veya dönülmek istenen. Arapça sükûn kökünden. Yol ayrımlarının birleştiği. İşte elleri cebinde dolaşan benim avucumun içindeki terleten metal. Kilidi uzakta bir anahtar. Açar bir evin kapısını. O evle aram fiziki haritalar, coğrafi keşifler, tarihi çağlar. Ve ben henüz yazıyı icat ediyorum hasretten.

Aynı evin anahtarlarını taşımaktır aile olmak. Ama uzak, tütünsüz nefesin yaktığıdır ciğeri ya da acıdır dibi daha. Gibi sigaramın ucunda ölümü gevelerken söylediğim. Dönmek fakat bazı kapılar içeri açılmaz. Topuğu yaslıdır kapı eşiklerine ayakkabıların. Varsa bir göz kapı deliğinde ispatlar gidenin sırtını ve yuvarlaklığını dünyanın. Beklemek halidir ağacın. Yani ağacın bütün halleridir. Kolları uzar, uzanır dalları. Sessiz ve sakin gidenin peşinden.

Kapıyı hiç kapatmamış ki annem.