Merhaba, ben kirpi. Adımı saçımın şeklinden alıyorum, kısa ve dikensi.

Burada da hayatımda son zamanlarda olanları derleyip düzmeyi amaçlıyorum. İlginizi çekip çekmemesi umrumda değil, zaten siz hepiniz için de yazılmıyor bunlar. Bu satırlar sadece içinizden bazıları kirpi neler yapıyor onu merak etti ise onları bilgilendirmek için yazılıyor.

Açıkçası kirpi son zamanlarda pek bir şey yapmıyor, yarı uyanık yarı yorgun geçip gidiyor günler. Kendisine kocaman bir boşluk satın aldı. Bu boşluk bazen hayal edilemeyecek kadar güzel bir biçimde sakin ve huzurluyken bazen de çok acı verici bir biçimde hareketsiz ve yalnız oluyor. Boşluk evde duracak mı gidecek mi henüz bilmiyoruz, zaman gösterir böyle şeyleri.

Öte yandan kirpi zaman öldürmeyi iyice kanıksamış gibi gözüküyor, onun için hiçbir eylem geleceğe atıfta bulunmuyor gibi. Yani nasıl diyelim, öylesine yapılan şeyleri öylesine yaptığını biliyor ve buna karşı derin bir hissizlik duyuyor. Eski kapılarda yeni komşular var, kimse hatırlandığı gibi durmuyor tabi ki. Zaten insan boşuna taşınmaz ki bir mahalleden. Geçen bir film izledi, eskiden olsa çok beğenirdi belki ama kendi yaşadığı şeylerin süslü ve efektli halinin 2 küsür saate sıkıştırılmış hali ona çok yapay geldi. Zaten samimiyeti kaybettiği andan itibaren etrafındaki bütün yapaylıklardan ötürü midesi bulanmayan bir tane insan var mıdır? Kirpi yoktur diyor. Kirpi samimiyeti kaybetti ve işin bu kısmına üzgün, işin diğer kısımlarını ise bilmiyor.

Tropikal meyvelerden toz toprak mahsüllerine olan geçiş oldukça sert geldi. Saatlerin anlamları üzerine düşünmeyi şiddetle tavsiye ediyor kirpi. Yani anlasınıza yahu, gece bir ile gece beş ne kadar da bambaşka olur hayal etsenize, diyor. İşin ilginç yanı zamanla tavsiyelere inancı o kadar azaldı ki hiçbir şey tavsiye etmeyen kişinin bir şeyler tavsiye edene göre daha çok örnek alınıp izlenileceğine inanıyor artık. Paşa, sen beğendiğin şeyleri yap. “Bunu yap, bunu gör, bunu hisset” dedin mi inan hiçbiriyle uğraşmayacaklar. Sen sus ve beğendiğine düş. Arkanda birikenler iyidir, birikmeyenler öbür türlü de gelmeyeceklerdi zaten. Hiç birikmezlerse de demek ki kaliteden anlayan nadir bir değermişsin, keyif sürebileceğin şey hayal ettiğinden de çokmuş yani bak! Kazan-kazan diye boşuna mı diyor ecnebiler.

Yazın çileğin tadını unutmak da çok tuhaf oluyor. Halbuki in aşağı al gel evine ye de mi? Yok, öyle olmuyor ki iş. Dur hele, önce söyle bakayım sen hiç çilek için gerekli fedakarlıklarda bulundun mu? Evet mi ? İyi de efendim çilek zaten gördüğünden ve düşündüğünden bile daha kıymetli bir meyvedir, bir iki ah ettin vah ettin diye poşetine doldurabileceğini mi sanıyorsun? Çilek hassas bir meyvedir, taşıması incelik ister. Pat diye hurra poşete doldurup eve kaçamazsın ki sen. Önce çileğin dünyasını öğreneceksin, nerede yetişti, nasıl büyüdü, yaprakları neden böyle çıkar ya. Sonra gerekli özen ve ilgi ile yaklaşırsan ancak çileği yiyebilirsin. Sen şimdi söylen bakalım “efendim orada muz var, onu soyup yiyorsun işte hemencik, cidden gerek var mı bu çilek merasimine?” Diye. Yahu yemeği gurmeden meyveyi kirpiden öğreneceksin. Sen hiç bir manava girip görmedin mi çileğin nasıl güzel parladığını ? Muz sarıdır tamam, anısı da vardır eyvallah. Ama çilek gibi tatlı meyveler manavlarda ve bahçelerde kıyas kabul etmezler. Hülasa senin iyi bir seçim yapman lazım, ya ah vah etmeyi göze alıp iyice yorulacaksın, ancak yorgunluğunun üstüne güzel bir çilek yiyeceksin ya da muzları soyup elmaları katurdatıp kendine başka yollar çizeceksin.

Şimdi bu önemli bir seçim tabi, kirpi de bunun bilincinde olduğundan acele etmiyor.  Bir süre meyve yemeden yaşamaktan kim ölmüş canım, tabi insan bazı meyvelerin tadına özlem duyar anlıyorum ama erken bulup suistimal etmektense geç ulaşıp değer vermek daha bilgece değil midir ormanların saygı değer öbür türleri ? Öyle ya da böyle bir yola girecek zaten kirpi. Bırakın manzaraya şöyle iyice bir baksın.

Kirpinin çok oyun oynadığına dair söylentiler asılsızdır. Bir-iki hafta öncesinden çok da farklı değil ki kirpi, tamam evine satın almış olduğu kocaman boşluk bazen onu çokça dürttüğü için hiçbir şey yapamaz olduğu da oluyor ama onun dışında bugüne kadar gittiği yoldan çok çıkmamaya çalışıyor. Elbette bataklıklar önce kurutulur, sonra da asfalt atılırsa çok daha iyi bir yola dönüşür, kirpi bunun tamamen bilincinde. Sadece yolda giderken çilek yemeye dair bir fantezisi var. İş dolanıp karışıp burada bitiyor aslında. O yol ne kadar düzgünleşirse bisikletle giderken elindeki çileği düşürme ihtimali o kadar azalır de mi ? Ama ne bataklıklar bir günde kuruyor ne de bir günde bütün yollar asfaltlanabiliyor ne yazık ki. Denizin öbür yakasındaki çiftçiler de bu konuda hem fikir. Zaman ve sabır diyorlar. Zaten çiftçiden daha iyi kim anlar zaman ve sabırı ? Ben de onlara güveniyorum işte, zaman ve sabır diyorum yeni güne uyanırken.

Kirpi aşağı yukarı böyle şeyler yapıyor işte. Düşüncenin aksine davranışsal çeşitlilik pek yok. Zaten olsa duyardınız. Duymasaydınız görürdünüz.

Birincil şahıslara ölüm; yaşasın öteki kişilikler, üçüncül şahıslar! Kirpi iyi geceler ve tatlı rüyalar diler. Dikensi memeliler en çok kendine dikkat edenleri severler.