Merhaba, söyleşi teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz öncelikle. Bu sayıyla başlayarak 2020’deki tüm sayılarımızda protest rap yapan kişilerle röportaj yapmak hedefimiz var. Ülkemizde rap müziğin kazandığı ivmeye rağmen protest yapısını korumasını sağlayan isimlerden biri olduğunuzu düşünüyoruz, umarız üretimleriniz aynı çizgide devam eder. Nasılsınız, önce halinizi hatrınızı soralım. Yakınlarda yeni işler var mı?

Selamlar, asıl ben teşekkür ederim. Şimdiki gibi olmasa da bahsettiğimiz ‘ivme’ hemen hemen her dönem gerçekleşti ve kabuğu kırması biraz uzun sürdü. Elbette bu dönemlerde kendini ‘koruyan’ birileri hep olmuştu, bu dönem de bize denk geldi. Savrulmuyoruz, çünkü zihnimiz berrak ve her zamankinden daha da rahatız. İdare etmeye çalışıyorum, iyi olmak biraz zor. 2020 için planladığım birçok iş var. Önümde bir EP ve albüm var. Birçok düet… Acele edemiyorum, güzel bir plan doğrultusunda bu seneyi dolu dolu geçirmek istiyorum.

Rap müzik doğasına aykırı bir biçimde son zamanlarda endüstriyelleşti. Bu endüstriyelleşme ve geniş bir kitleye açılımın rap yapan insanlara ve yazdıkları sözlere ne gibi yansımaları oldu? Bu yansımalar sadece popüler düzeyde mi kalıyor yoksa protest rap’e kadar ulaşıyor mu ve ülkemizde rap müziğin kazandığı ivmeyi nasıl yorumlamak lazım?

İşin endüstri kısmı elbette kabul ettirilmeliydi, fakat şu an gördüğüm üzere endüstriyi bizim mahalleye kabul ettirdiler. Her zaman iyi bir underground dinleyicisi oldum. Şuan ‘sükse’ yapan birçok yaşıtımın ve abilerimizin tırnakladığı, koşturduğu dönemleri çok iyi biliyorum. Aç karna müzik yapıldığı dönemleri… Kırılma yaşandıktan sonra aslında endüstrimizi kabul ettiremedik, ‘onlar’ istedikleri endüstriyi kabul ettirdiler ve bazıları da bu işin uzuvlarını geride bırakmak zorunda kaldı. Bu elbette bir seçimdi. Savrulmalarını bekliyor muydum? Evet. Bu aslında memleketteki bütün sanat kollarının farklı tarihlerinde saptanan mevzular. O yüzden elbette dost meclislerinde bu olayları konuşuyoruz, tartışıyoruz ama çok da içine girmemeye çalışıyorum. Çok işimiz var. Bildiğimizi yapmaya devam edeceğiz…

İşlerini ilgiyle takip ettiğiniz kişiler kimler son dönemde?

Fuat Ergin, Çağrı Sinci, Kezzo, K’st, Saian, Boykot… Elbette daha çok isim var. Bu isimleri ön plana çıkarmamın nedeni de; hemen hemen hepsiyle bu sene mikrofon başına geçmek istiyorum. Hatta birkaçı ile projeleri tamamladık. Demin dediğim gibi zamanla hepsini sunacağım…

Çağrı Sinci, geçenlerde Twitter’da ‘’protest rap denince full dolu veya arka fon ifadelerini duymuş gibi oluyorum’’ diye bir tweet attı. Protest ruhun rap müziğe içkin olduğu sonucu çıkarılabilecek bu söylem hakkında ne düşünüyorsunuz?

İşin doğası gereği aslında her çalışma ve tarzın içinde protest duruş barındırması mümkün. Fakat; bugün her protesto edilen şeyin altına imza atmak da şahsen bana göre doğru değil. İçinin doluluğu ve politik yanı beni doğrudan ilgilendiriyor.

Hem öğretmensiniz hem devrimci, hem de protest rap yapıyorsunuz. Rapin yanında öğretmenlik yapan ya da öğretmenlik geçmişi olan birçok isim var. bu noktada rap kimliğinizi öğretmenliğe ne derecede yansıtabiliyorsunuz ya da tam tersine öğretmenlikten elde ettiğiniz kazanımların müziğinize yansıması nasıl oldu? Öğretmenlik, devrimcilik ve protest rap sizin için nasıl ilerliyor?

Hepsini bir arada yapmak mümkün. Sadece iyi bir plan-program istiyor. Birinden feragat ettin mi, düşersin…  Ben yaklaşık altı senedir özel eğitim öğretmeniyim. Bana kattığı şeyler olduğu gibi, aldığı şeyler de oluyor. Bu git-gellerin içinde üretim yapmak elbette zor. Hiçbirini birbirinden saklamıyorum. Okulda nasılsam, sahnede de öyleyim, meydanda da. Aslında hepsi birbirini besleyen şeyler.

Sivil adlı albümünüzdeki Köpekler ve İnsanlar adlı parçada, “sırtımda çantamın yükü, fanzin ve birkaç şiir kitabı” dediğiniz bir yer var. Daha önce de Fuat Ergin’in “fanzin basıp yaydık bu kültürü” dediği bir konuşması var. Sizin için fanzin, rap’in neresinde? Rap, fanzinin neresinde ve Türkiye’de çıkan fanzinler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Fanzin kültürü ile ne yazık ki çok sonradan tanıştım. İlk edindiğim ”6pillifanzin” idi. Sonrasında elime geçen hemen hemen her fanzini benimsedim. Sadeliği, kaygı barındırmaması ve el altı kültürü beni cezbeden unsurlar arasındaydı. Çok dijital gözüken fanzinlere pek ısınamadım. Dağınık, düzensiz fanzinler daha da ilgimi çekiyor. Elbette iyi bir araç olabilir. Kendini koruması daha da mümkün. Daha çok çizip, üretmek lazım. Son zamanlarda çıkan işleri pek takip edemedim, sadece birkaç fakültede çıkan siyasi işlere bakabiliyorum, o da elime ulaşırsa… Bence desteklenmeli, manuel karakteri herkese ulaşmalı.

Klip yönetmenliği de yaptığınızu görüyor ve izliyoruz… Özellikle etkilendiğiniz yahut takip ettiğiniz yönetmenler var mı?

Evet, asıl mesleğim. Ekonomik kaygılardan dolayı çok da kendimi ‘veremediğimi’ düşündüğüm bir yanım. Türkiye’de güzel, kaliteli işlere denk geliyoruz ama genel olarak bizim arkadaşlar işin estetik yanının daha çok ağır bastığı işler yapıyor. Bir şeyler anlatan işlere denk gelmek zor. İmzasını atan arkadaşlara da pek de bir şey diyesim gelmiyor, aldığımız kaşeler belli. Genel olarak endüstrileşme ile ilintili bir mevzu.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

 Daha sıkı durup, halkamızı genişletmek zorundayız. Bizim bir kaygımız ve kavgamız var. Bunu dinleyenlere ulaştırıyor isek ne âlâ. Tehlikeli işler yapmaya devam edeceğiz. Mevzular Derin ailesine ve okuyucularına sevgiler. Mücadele ile… Yoldaşca…