Elimde kırmızı kapaklı bir kitap. Bilenler ters ters bakıyor, sanki okuyunca ülkeyi yakacağımdan korkar gibiler. Günün en anlamsız bakışları üzerimde ama eğleniyorum bu cahillikle. Oturuyorum pencere kenarı koltuğuma, şimdilik manzara tüm heybeti ve ihtişamıyla Haydarpaşa Garı. Biraz sonra vapur hareket edince uçsuz bucaksız deniz alıyor yerini. Yanımdaki dört koltuk da boş “rahat rahat giderim ooh bi güzel yayılırım” diye düşünürken kırk beş yaşlarında bir amca gelip en uçtaki koltuğu dolduruyor. Sinirli bir bakış atıyor bana, sanki pencere kenarını biletle değil de onun elinden almışım gibi. Beş dakika sonra bir çift bizim amcanın başında dikilmeye başlıyor. Anlıyorum ki kalan son iki koltuk onların. Yayılma fikri falan hemen sol yanımdaki pencereden denize düşüveriyor. Kadının kucağında iki bilemedin üç yaşlarında, kocaman gözlü, sarı saçlı ve ‘yolculuk boyunca ağlayıp bu vapuru sana dar edeceğim’ bakışlı bir çocuk. Adamın elini tutan beş yaşlarında kıvırcık saçlı bir kız çocuğu. Kadın, oğlan çocuğuyla birlikte yanımda, kız çocuğuna ve adama uzak kalıyorum. Tam tahmin ettiğim gibi oğlan on saniye geçmeden ağlamaya başlıyor. Annesi Arapça bir şeyler söyleyip susturuyor. Bu sefer gözleri bana kayıyor. Kitabı okuyorum ama bir gözüm hep onda. Garip bir sevimliliği var. Biraz beni inceledikten sonra ‘bunda bana kızacak tip yok’ kanısına varmış olmalı ki kitabın son cümlesiyle birlikte ellerini sayfanın ortasına pat diye indiriyor. Bu durum kitapta “bütün minik eller birleşin!” diye bir cümle uydurmama neden oluyor. Bunun da etkisiyle kafamı kaldırıp gülümsüyorum hızlıca. Annesi ellerini çekip vuruyor bir tane. İçimde yayılan hüznün sıcak çaresizliğiyle kadının ellerini tutup durdurmaya çalışıyorum sadece. Oğlan türlü haylazlıklara devam ediyor ama bana bulaşmaya cesareti yok bir daha. Arada göz ucuyla süzüyor beni. Yaramazlığı bakışlarından belli ki bakışıp gülüşüyoruz sürekli. Annesinden saklanır hareketlerle ‘nasıl da yedim tokadı ama’ der gibi sırıtıyor. Kitabı kapatıp çantaya koyarken çantama atılıyor ve anneden ani bir refleks gelerek onu durduruyor. Dayanamayıp kucağıma alıyorum oğlanı. Önce camdan denize bakıp bir şeyler söylüyor. Anlamıyorum ama hevesini kırmamak için kafa sallayıp onaylıyorum. Saçlarıma dokunuyor. Yanaklarıma, en son da gözlerime. Uzaktan bakmak yetmemiş de ilk fırsatta keşfediyor gibi. Gıdıklamaya başlıyorum birden, yaramazlık benim de içimde var çünkü. Önce annesi gülümsüyor sonra oğlanın kahkahaları kaplıyor vapuru. Babası kafayı uzatıp bize bakıyor. Gözleri var gücüyle açılmış şaşırmaktan. O bakışlar, aklıma hiç düşünmek istemediğim gerçekleri yığıveriyor. Keşke diyorum, herkes bir çocuğun dünyanın her köşesinde sadece çocuk olduğu fikrini benimsese. Benim çocuğu sevmem endişelendiriyor aileyi ya da ben de ön yargılarımı konuşturuyorum bu sırada. Yine de zarar verebileceğimi düşünmelerinden korkup annesine uzatıyorum oğlanı ama gitmek istemiyor. Tepiniyor dizlerimin üzerinde. Ağlamasın diye gıdıklamaya devam ettiğimde tekrar kabul edilmiş olmanın sevinciyle daha şen kahkahalar atıyor. Her bir kahkahasında gözlerinin içi gülüyor ve her çığlığında dünyanın her yanındaki iç savaşlar sönüyor. Biraz sonra uykusu gelmiş olacak ki kendi isteğiyle anne kucağına dönüyor. İçinde biriktirdiği ve dışarı dökmek için yeminler ettiği tüm yaramazlığı yapmış olmanın huzuruyla mışıl mışıl uyuyor yolculuğun kalan son bir saatinde. Bunları düşünürken kapanan göz kapaklarımı açtığımda vapurun iskeleye yanaştığını fark ediyorum. İstanbul havasından çıkmış olduğumuzu anlamının bilinciyle, iç hesaplaşmalarımdan sıyrılıp vapuru bir an önce terk etmek için birbiriyle yarışan insanları izliyorum. Kafaları ne garip. Hepsinin omuzunun üstünde garip şekilli bilim-kurgu yaratıklarını andıran simgeler var. Üzülüyorum, bugün hümanistliğim üzerimde değil. Vapurda kalan son 3-5 kişiden biri olduğumu anlayınca kulaklığımı takıp harekete geçebilmek için şarkının söze girmesini bekliyorum. Sözler geldiğinde bir yandan şarkıya eşlik ederek bir yandan önümde annesinin elinden tutmuş yürüyen oğlanın adımlarını sayarak ilerliyorum. Hey hey 1,2,3 my my 4,5,6 rock and roll 7,8,9, can never die 10,11,12…